25 Mayıs 2015 Pazartesi

samanyolu

Samanyolu’nda kaybolmuştum,
dumanı tüten yıldız köftecisini bilirsiniz,
tam orada..
Sonra bir bakmışım yörüngeden çıktık
buraya düştük

Jüpiter,
İyi ki gelmedi
Bu çukurda benimle mahsur kalırdı
Zaten zor katlanıyorum.

Orayı çok sevmiştim aslında,
orası beni sevemedi.
Dünya’nın tozu sinmiş üstüme,
istemediler haklı olarak.

Karavanı aldığımda döneceğim
Ve yıldız köftecisi..
Dünyaya göre biraz pahalı fiyat,
bir sıkı sarılma

Çok şey istiyor sanıyor ah şu insanlar!

Özge Aynalı

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

Yüzüklerin Efendisi ,bir kitap serisinin filme çevrilmiş hali değildir sadece. En azından benim için. Serinin filmleri, zamanın şartlarına göre olağanüstü grafiklerle yapılmıştır. Günümüz şartlarında bile bu filmin kalitesine ulaşamayan filmler bulunmaktadır. Ve bu filmde hafife alınamayacak kadar emek vardır. Mesela Aragorn karakterini canlandıran Viggo Mortensen, büyük zorluklar ve sakatlıklar yaşamıştır. Hatta bu sebeple filmin vizyon tarihi uzamıştır. Bana göre filmin en ilginç yanı , Cüce Gimli'nin filmin gerçek hayattaki en uzun adamı olmasıdır. Kitap serisine gelecek olursak, serinin bazı yanları sıkıcı olsa da okunmaya değecek bir kitap serisi. Ve şunu da söylemeliyim ki bana göre gelmiş geçmiş en iyi film Yüzüklerin Efendisi'dir. Daha iyisi gelir mi? Biraz zor. 

TuruncuBeyaz

18 Mayıs 2015 Pazartesi

GELECEĞİMİZ

İnsan ırkının sonu böyle mi olacaktı? Birbirini yok ederek dünyayı yaşanmaz bir hale dönüştürecek savaşlarla. Eskiden  bize yaşam veren topraklar artık sadece radyasyondan , insan ırkıysa efsaneden ibaret .

Her şey enerji kaynaklarının tükenmesiyle başladı. Kaynak bulması gereken ülkeler kaynakları  birbirlerinde aradılar ve insanlık yavaş yavaş bölünmeye başladı.  Aynı dili konuşan , aynı dini paylaşan hatta aynı ülkede yaşayan insanlar bile bu güç yarışında birbirlerini öldürdüler. 
Geleceğimiz bu muydu? İnsanlığın dünyaya bıraktığı tek iz bu mu olacaktı? Hayır! hiçbir şey böyle olmak zorunda değildi biz insanlar zorlukları beraber alt edebilirdik denizlerden, rüzgârdan, güneşten istediğimiz kadar enerji elde edebilirdik. Tek ihtiyacımız tekrar umut etmekti.

İsmail Sayılıkan

SHERLOCK HOLMES ÖLÜMLE RANDEVU

Bu kitap serinin diğer üyeleri gibi heyecanın ve mantığın kusursuz birleşiminden ortaya çıkmış. Bir yandan Sherlock’un esrarengiz mantığının farkına varıyor diğer bir yandansa Watson’la olan komik ilişkilerini görüyoruz. 
Kitapta birden çok farklı dava olsa da en beğendiğim Bohemya’da skandal olmuştu. Başka bir ülkenin kralı her şeye sahip olmasına rağmen bizim sosyopattan yardım istiyor. 
Aynı zamanda duygularına bağlı olmayan biri olduğu halde bir kadının zekasına hayranlık duyuyor ve her fotoğrafına baktığında ne kadındı o diye içleniyordu. Ancak her davada olduğu gibi yazar okuyucuya tahmin hakkı tanımıyor Sherlock’un gördüğü ayrıntıları söylemiyor. 
Yine de çok iyi bir polisiye roman olduğu için böyle küçük sorunları kafaya takmaya gerek yok.

İsmail Sayılıkan

adana 01

ADANALI OLMAK NEDİR ?

1. Eğer "Regulatör" dendiğinde aklınıza elektrikli ev aletlerinin dışında bir yer ismi gelmesi
2. Kanal kokusu nedir bilmek
3. Baraj yolu 5.5 ve 6.5 durak kavramlari size bir sey ifade etmesi
4. "Kirve", "Teker", "Kıyma" gibi kavramları kullanmak
5. "Şırdan" kelimesinin size bir şeyler hatırlatması
6. "Bici bici","Mumbar", ve "lagos" nedir bilmek
7. Konuşurken arada bir diliniz istemeseniz de "geliyür", "gidiyür",
"gelek", "yapak" "edek" seklinde sürçebilmesi
8.Anarya diyebilmek
9. Kavşakta kırmızı ışık altında beklemek ve karakış nedir
bilmemek
10. Kar görmek için Pozantı'ya ya da Çamlıyayla'ya gitmek(t-shirtle)
11. Zurna duyduğunuzda içiniz cız etmesi
12. "Bici Bici"'nin aslında çocuklara söylenen banyo kelimesi
olmadığını ve muhatabına göre çok da lezzetli olduğunu düşünmek
13. Sıcaktan bayılmamak, sıcağa tapmak
14. Okul çıkışında bici yiyek mi? demek
15. Duygularınızı her yerde küfürle açığa çıkarmaktır .

Alper Kıran

15 Mayıs 2015 Cuma

Adanalı Olmak

Herkesin memleketi kendine güzeldir derler ya, bence bu çok doğru bir söz. Bana Türkiye’nin hangi şehrinde doğmak isterdin diye sorsalardı,yine Adana derdim. Fakat düşünülenin aksine bunun nedeni doğası, ağacı, havası ya da ne bileyim Nihat Doğan felsefesiyle farklı öten koyunu kuzusu falan değil. Hatta Adana Türkiye’nin en bakımsız şehirlerinden biri, kimsenin beğenmediği Doğu şehirleri Adana’dan daha bakımlı ve temiz. Elbette isterdim daha bakımlı ve temiz olmasını, ama konumuz bu değil.

Benim Adana’yı sevme sebebim, diğer hiçbir şehirde olmayan o karakteristik yapısı. Türkiye’nin bütün şehirlerini gezmiş değilim fakat ben gittiğim hiçbir şehirde Adana’nın aurasını bulamadım. Ya da belki de objektif düşünemiyorumdur, bilmiyorum.

Doğma büyüme Adanalı bir insan olarak, Adanalı olmanın bir sanat olduğu düşüncesindeyim. Adana’da doğmama ve 15 yıllık hayatım boyunca Adana’da yaşamış olmama rağmen, her gün farklı bir şey öğreniyorum memleketim hakkında. Bu şey gibi, alanında uzmanlaşmış bir profesörün alanı hakkında yeni bir şey öğrenip hayrete düşmesi. Aynen bu oluyor bende, yani profesör olduğumu düşünmüyorum ama doğduğunuz andan beri yaşadığınız şehir hakkında baya bir bilgi sahibi olmalısınız, değil mi?

Adanalı olmak bir sanat demiştim, bu konuda ısrarcıyım ve sizinle derin bir tartışmaya da girebilirim bu konuda. Adana yemekleriyle, yerel diliyle, insanıyla ve daha aklıma gelmeyen birçok şeyiyle bütün olan bir şehir. İçli köfteyi bir Adanalının elinden yerseniz verdiği tadı başka hiçbir içli köfteden alamazsınız, aynı şekilde kebap içinde geçerli bu. Adanalı olmazsanız bilemezsiniz, patlıcana burada balcan, kepçeye çömçe, büyük fareye cardun, pencereye taka, kedi yavrusuna manık, rendeye ilistir, faytona kerusa, domatese banadura dendiğini bu şehirde bir ömür geçirmiş insanların arasında. Adanaca diye bir dil gerçekten var ve ben 15 yıldır öğreniyorum –daha doğrusu öğrenmeye çalışıyorum -bu dili. Bu kelimeler sadece aklıma gelenler yani, gerisini hayal gücünüze bırakıyorum.

Yemekler, bu dil ve daha birçok şey Adana insanını Adanalı yapan şeylerdir. Adanalı olmak demek, kebap yaparken ızgaranın içerisindeki etlerin ne zaman piştiğini tek bakışla anlamak demektir, maçta hakeme küfredip sarı kart yiyen oyuncuya niye küfür ediyorsun diye bağırdıktan sonra küfretmektir, Takımın yenilince fena halde üzülmek demektir, bici biciyi karsambaça tercih etmek demektir, Allah’ın adamı olmak demektir, Adanaca konuşulunca herkes tarafından ne-diyor-bu-tatar-ramazan bakışı yemek demektir, kebabın yanında soğan salatası göremeyince paraları yanan Bay Yengeç gibi karalar bağlamak demektir, ‘kebabı nerde yesek ya’ diye tartışan arkadaş grubunun içine ‘çekilin ben Adanalıyım’ diye bodoslama dalmak demektir, kuyumcu soygununda değil lahmacun sırasında kavga etmek demektir. Adanalı olmak demek, nüfus cüzdanında Adana yazması demek değil, “Takanın kındırığından manık dıkıldı.” cümlesine her gün duyduğu bir cümleymiş gibi tepki verebilmek demektir.

Nazlıcan ÖZKUT

12 Mayıs 2015 Salı

Adana, Şehirlerin Babası

Türkiye’deki insanların çoğunun ön yargıyla yaklaştığı bir şehirdir Adana. Temel olarak şehir 2’ye ayrılır. Seyhan ve Yüreğir. Seyhan daha nezih ve refah düzeyi yüksek yerlerden oluşur. Yüreğir gelişmekte olan ama Seyhan'a yaklaşamayan yerdir. Herkesin düşündüğü gibi Adana’da deniz yoktur. Göl vardır. 

Gıda olarak Türkiye'nin en ucuz ve çeşitli illerinden biridir. Ayrıca yemek olarak Adana Kebap çok ünlüdür. 2 dükkandan biri kebapçıdır. Başka illerdeki gibi yanındaki mezeleri para verip almazsınız ikramdır onlar. Havada soba egzoz dumanı değil, mangal dumanı vardır. İçecek olarak şalgam tercih edilebilir. Geleneksel tatlı ise bici bici adı verilen değişik bir şeydir.

Sarı yanmadan kornaya basanı çoktur. Küfredeni boldur. İnsanı eğlencelidir, manyaktır. Araba çarpar yayaya, iner birde şoför döver araba çizildi diye vurduğu adama. Araba kutsaldır. Yollar engebeli değildir. Düzdür. Engebeli olmasını sağlayan belediyedir. Yol tarifi çoğu navigasyon sisteminden daha gelişmiştir. Kadın sürücüleri mükemmeldir (Annem bunun en iyi örneği).

Allah bize cehennemde indirim yapar herhalde. Ne de olsa Adana’da yazı geçirmek cehennem gibi bir şey. Günde 2-3 kez giysinizi değiştirmeniz gerekir. Sıcak insanı dinden çıkartır. Geceleri 2 yastıkla yatılması gerekir. Sonuçta her 2 yüzü de terden ıslanıyor. Klima şart. Kışı iyidir. Bir gömlek ve sweatshirt ile idare edebiliriz. Yağmuru dert değildir. Yağmuru dert yapan arabalardır. Sanki bir oyunmuş gibi yolda biriken suları üstümüze atmaya çalışan arabaları meşhurdur. Vay gavatlar vay.

Her şehir gibi kötü olan yönleri vardır Adana'nın. Şakirpaşa tarafı genelde kötü olarak adlandırılır. Ayrıca Kiremithane denilen bir mahalle var… Adana'nın suç oranının en yüksek olduğu bölgesidir. Devlet bile korkusundan batısına İncirlik Hava Üssü’nü, doğusuna 6.Kolordu Komutanlığını konuşlandırmıştır.

Eren Can Özdemir

11 Mayıs 2015 Pazartesi

cezalı

Adam beni uyandırdığında -uyuduğumu da söyleyemem doğrusu. Bana uyumam için verilen süre boyunca gözümü bile kırpmamış, o anın nasıl olup biteceğini düşünmüştüm.- güneş ufukta yükseliyordu. Hava biraz soğuk gibiydi ya da elime vurulu zincirlerden ötürü müydü bu his, bilmiyordum. 
Zamanın geldiğini söyleyen, beni uyandıran adamdan bir tane daha vardı şimdi de. Ya da bana öyle geliyordu. Daha sonra o iki adamın aynı kıyafetler giymiş gardiyanlar olduğunu anladım. Beni alana onlar götürecekti. Dışarı çıktığımda meraklı kalabalık sessizliğe bürünmüş, bana kilitlenmişti. Gardiyanlar beni alana getirdiğinde rahibi gördüm. Aceleci görünüyordu, sanki benden sonra halledeceği tonla adam varmış gibi. 
Artık her şey hazırdı. Neden hâlâ başlamadılar diye düşündüm. Asıl suçlunun o kalabalıkta şu an beni izlediğini biliyordum. 
O sırada rahip boğazını temizledi ve hayatımı değiştirecek kelimeyi söyledi: "Bağışlandın."

Mehmet Emre Kekeç

10 Mayıs 2015 Pazar

YARDIM EDİN

Günümüzdeki sorunlardan biri de evsizliktir. Kışın soğuğunda, yazın sıcağında, baharın yağışında bir evi olmadığı için sokakta yaşayan insanlar vardır.
Yaşadığımız ilde gördüğümüz evsiz insanlardan ne kadar çok insanın bu halde olduğunu anlayabiliyoruz. Ama bu yargıyı daha da genelleştirecek olursak eğer "Günümüzde dünya çapında yüz milyondan fazla insan bu haldedir." diyebiliriz.
Sosyal-psikolojik sorunların artması, kadına yönelik şiddet, yalnızlık hissi ve en önemlisi sayılabilecek ekonomik zorluklar bu soruna neden olmaktadır.
Bu sorunun sonuçları da vardır tabi. Belirli bir adresi olmadığı için kamu hizmetlerinden genel olarak yoksun kalmak, sosyal ve ekonomik haklara erişememek, diğer insanlar tarafından dışlanmak...
Bence bu sorunun en iğrenç sonucu dışlanmalarıdır. Bu sonuç insanlığın ne kadar vicdan yoksunu, bencil ve kötü olduklarının göstergesidir. İnsanlar onları dışlamak için harcadığı enerjiyi onlara yardım etmek için kullansa bu sorun ortadan kalkacaktır.

Aysel Gülşah Döne

Adana'yı Sevmek

Adana, iki milyonu aşkın insanın bir arada yaşadığı, ülkenin en kalabalık şehirlerinden biri. Ülkedeki konumu bile Adana'yı sevmemize yetiyor.

Adana, pamuğuyla, portakalıyla, mandalinasıyla Türkiye'nin en önemli şehirlerinden biri.

Adana'yı seviyorum çünkü, samimi halkıyla, şırdanıyla, kebabıyla, şalgamıyla, bici bicisiyle, taş köprüsüyle bir bütün olmuş artık. Bu şeyler söylenince akla ilk Adana gelir. Özellikle kebap denilince kişi konudan kopar, kendi içinde bir kebap rüyası görmeye başlar. Kişinin geri ayıkması zor olur, soluğu kebapçıda alır.

Adana'nın halkı da ayrı. Gecenin üçünde yoldan geçen bir arabadan çıkan gümbür gümbür bas sesinin insanın içini titreterek uyandırması mı dersin, sarı ışıkta kornaya abanıp küfürler savuran sabırsız dolmuş şoförü mü dersin. Birbirlerine zıt yönde gelen iki otobüsün şoförlerinin sanki seslerini duyurabileceklermiş gibi birbirlerine selam vermelerini hiçbir zaman unutmam.

Adana'yı, kaba olduğu kadar samimi halkıyla birlikte, cehennem sıcağı havası hariç her şeyini seviyorum.

Mehmet Emre Kekeç

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Adana Neden Sevilir?

Bana göre Adana Türkiye’nin kolay yaşanabilir şehirlerinden biri. İnsanların öğrenci ve memur şehri dedikleri cinsten bir yer. İklimi gibi sıcak insanları, verimli toprakları var ve ulaşım çok kolay.

Baraj Gölü’nün kenarında yapılan piknikler, Sevgi Adası’nın gece manzarası, Adnan Menderes’te kışın salep içmek yazın bici bici yemek Adana’da yaşamanın ayrıcalıklarındandır bence.

Tabi kötü yanları da var. Her ne kadar karakış nedir bilmiyorsak ta yazın nefes aldırmayacak sıcağı gibi. Belirli bir saatten sonra dışarı hayatının bitmesi, arkadaş buluşmalarında tekrar eden aktiviteler… Ayrıca sıcakkanlı olduğu kadar agresif insanlar.

Başka şehirlerde yaşayan arkadaşlarımla konuşurken ‘’bici bici ‘’ ‘’şırdan’’ ‘’cezerye’’ kelimelerini kullandığımda anlamamalarına her zaman şaşırmışımdır. Daha sonradan bunların Adana’ya özgü kelimeler olduğunu öğrendim.

‘’Kirve’’ ‘’darı’’ ‘’anarya’’ ‘’cıncık’’ gibi kavramları biliyorsanız,

Şırdan kelimesi size bir şeyler anımsatıyorsa,

Sıcaktan bayılmıyorsanız,

Kar görmek için yaylaya, sucuk ekmek yemek için Pozantı’ya gidiyorsanız,

Kıyma denince aklınıza adana kebap geliyorsa,

Adanalısınız.

Özge Aynalı

8 Mayıs 2015 Cuma

Adana

Ekonomik Faaliyetler

Adana, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk sanayileşen bölgelerinden biri olması, köklü bir sanayileşme geleneği ve sermaye birikimi yaratması sebebiyle Türkiye ekonomisi için önemli bir ildir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devrolunan tarım ekonomisinin ayağa kalkmasında ve sanayileşmeye doğru atılan ilk cesur adımlarda Adana’nın izi vardır. Türkiye ekonomisinin büyümesi için gerekli olan sermaye birikimini oluşturmuş ve bunun tüm ülke çapında yatırımlara dönüşmesinde ön ayak olmuştur.
Asırlardır bölgede yaşayan birçok medeniyetin gıda ihtiyacını karşılayan verimli Çukurova toprakları, tarımda oldukça geniş bir üretim çeşitliliğine sahiptir. Bölgede tahıl, endüstri bitkileri, sebzeler ve turunçgillerin yanı sıra organik tarım da son dönemde oldukça ciddi bir gelişme göstermiştir.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından 1980'li yıllara kadar ülke ekonomisin gözbebeği olan Adana, Türkiye ekonomisinde tekrar önemli bir yer edinebilmek amacıyla tarımdan sanayiye, turizmden ticarete tüm alanlarda atılımlar gerçekleştirmektedir.

Tarım: Türkiye’nin en gelişmiş tarım bölgesi olduğu gibi, modern tarım ağaçlarının en çok kullanıldığı ildir. Yüzölçümünün % 39’u tarıma elverişli ve çok bereketlidir.
Adana’nın bereketli ovalarından senede bir kaç defa ürün alınmaktadır. Sulanan araziler her sene artmaktadır.
Adana, pamuk ambarı olduğu gibi; tahıl, susam, kavun, karpuz, turfanda, sebze, arpa, yulaf, baklagiller, şeker kamışı, üzüm, incir, tütün, pirinç, yer fıstığı ve turunçgiller bakımından da önemli bir yer tutar.


Hayvancılık: Hayvancılık tarım kadar önemli değildir. Mer’a ve otlaklar azdır. Hayvancılık daha çok Toros dağları yamaçlarında görülür. Koyun, kıl keçisi, sığır, at ve deve yetiştirilir. Arıcılık da gelişmiştir.

Ormancılık: Ormanların çoğu dağların Akdeniz’e bakan yamaçlarında bulunur. Karaisalı, Saimbeyli ve Kozan’da orman zenginliği fazladır.
Ormanlardan her sene 150 bin metreküpten fazla tomruk ve 370 bin metreküp civarında yakacak odun elde edilmektedir.

Madenleri: 1960 senesinde kuzeyindeki Bulgar dağında petrol bulunmuştur. Karaisalı’da amyant, linyit, çinko ve krom, Kozan ve Osmaniye'de linyit yatakları vardır.

Enerji: Bölgedeki hidroelektrik ve termik santrallerinin senelik elektrik istihsali 7,5 milyon kwh olup santraller şunlardır: Seyhan, Aslantaş, Kadıncık I ve II hidroelektrik santralleri ile Mersin termik santrali.

Sanayi: Adana tarımda olduğu gibi sanayi sektöründe de çok gelişmiştir. Türkiye’nin imalat sanayii bakımından dördüncü gelişmiş ilidir.
Çeşitli dokuma ve giyim eşyası, kort bezi, pamuk ipliği, bitkisel yağ, sabun, un, deri, tütün, kereste, çimento, makarna, konserve, kimyevi maddeler, kauçuk, tarım alet ve makine, inşaat makineleri, taşıma araçları, yedek parça, klima cihazları, polimer ve suni elyafın ana maddesi olan “DMT”, gıda ve mensucat maddeleri fabrikaları ile en önemli sanayi bölgelerimizden biridir.

"Ama, aynı zamanda Türkiye'nin en yoksul şehridir Adana... Hazin, değil mi?"

Özge Aynalı


4 Mayıs 2015 Pazartesi

Fakir İklimi

Yaşadığımız iklim,yaşam şartlarını bire bir etkileyen faktörlerle doğrudan ilgilidir. Bunları sıralamak istersek,sanayileşme olabilmesi için hammaddeye ulaşım imkanı olması gereklidir. Hammaddenin olabilmesi için toprak yapısı ve toprak verimliliği gerekli olduğu gibi;yağmur ve buna bağlı olarak su gereklidir. Hammaddenin olduğu yerde sanayileşme,sanayileşme ile birlikte işgücü ihtiyacı doğacak, bu da insanların buraya yoğunlaşmasını zorunu kılacaktır. İnsan faktörünün yoğunlaşması ile birlikte barınma,yeme içme ve giyim faktörleri ayrı bir sanayi kolu olarak hayata geçecektir. Yine insan faktörünün yoğun olduğu yerde sağlık ve eğitim faktörleri de hayata geçecektir. Sonuç olarak toprak ve iklim yapısının uygun olduğu yerde yaşam olacaktır.

Bu açıdan değerlendirirsek yaşadığımız şehir gerek iklimi ve gerekse toprak yapısı ile yaşamaya ve gelişmeye açık bir yerdedir. Toprakları verimli olması nedeniyle tarım yönünden büyük bir potansiyele sahiptir. İklim olarak yazları sıcak kışları ılıman olması nedeniyle tarım daha verimli hale gelmektedir.Her ne kadar yazları aşırı sıcak ve buna bağlı olarak nem oranının yüksek olması nedeniyle bunaltıcı bir havası olsa da, güneyde denize, kuzeyde yaylalara ulaşma imkanı ile dert varsa dermanı da vardır ilkesini doğrular niteliğindedir. Yazın o bunaltıcı sıcaklarından yaka silktiğimiz mevsimde denize veya yaylaya ulaşarak nefes alma fırsatı bulabiliyoruz. Kışın ise ılıman iklimi sayesinde çok soğuk geçen yörelere fazla üşümeden kış mevsimi geçirmekteyiz.

Hafif soğuklarla atlattığımız kış mevsimi sayesinde, ısınma amaçlı kullandığımız aletlerde daha az enerji kullanmaktayız. Kışı soğuk geçen yörelerde klima veya elektrikli soba ile kış mevsimini geçirmek mümkün değilken, ayrıca soba veya doğalgaz ile ısınmayı tercih ederseniz oldukça ekonomik olarak ısınma sağlarsınız. Eğer yeni başlayan güneş enerjisi ile ısınma projesi hayata geçerse neredeyse hiç masrafsız ısınma imanı da elde etmiş olacağız. 
Bu nedenle ben Adana’ya fakir memleketi diyorum.

Hande Akay

3 Mayıs 2015 Pazar

Adana’nın kültürel etkinlikleri

Adana’nın en önemli kültürel etkinliklerinden biri Altın Koza Film Festivali’dir. Her yıl çeşitli tarihlerde düzenlenen film festivalinde, ücretsiz film gösterimleri olur ve ödül töreninde Türkiye’nin en önemli aktör ve aktrisleri bulunur. İlk kez 1969 yılında yapılan festival, Türkiye’nin en prestijli festival ve ödül törenlerindendir. 1969’dan beri Adana’da bir gelenek haline gelen festival, her yıl Adana’da heyecanla karşılanıyor.

Adana’nın çok ses getiren bir diğer kültürel etkinliği ise Portakal Çiçeği Festivali. İlki 2013’te düzenlenen festival, üçüncü yılında binlerce kişiye ulaşmış bulunuyor. Festivalin amacı, Adana’nın zenginliklerini portakal çiçeklerinin açma tarihini akıllara kazıyarak görsel bir şölen eşliğinde sunmak. Festivalde liselerden genç gruplar, yerel gruplar ve Türkiye’de çapında ünlü sanatçılar sahne alıyor. Daha ilk yılından sıcacık bir ortama ev sahipliği yapmış olan festival,önümüzdeki yıllarda milyonlara ulaşacak gibi.

Adana’da düzenlenen sanatsal festivallerden biri de, Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’dir. Bu festival, Türkiye’nin ve dünyanın pek çok tiyatro grubuna ev sahipliği yapar ve hem Türk hem dünya yazarlarının oyunları oynanır. Diğerleri kadar ilgi çeken bir festival olmasa da, tiyatro severler tarafından rağbet gören bir festivaldir ve festivalin gelirleri Devlet Tiyatrosu’na bağışlanır.

Adana’da düzenlenen küçük çaplı festivallerden biri de Tango Festivali’dir. Bu festival,Adana’nın en işlek caddelerinden birinde yapılır ve profesyonel dansçılarla beraber vatandaşlar da dans etme fırsatı bulurlar.

Nazlıcan Özkut