7 Haziran 2015 Pazar

HAYVANLAR


Hayvanlar benim için insanlardan daha değerli demiş olsam abartmam herhalde. Çoğu arkadaştan daha iyi bir dost, çoğu insandan da daha iyi insanlar. Onlar bu kadar masum ve her koşulda sevgimizi beklerken biz neden onlara eziyet ediyoruz? Neden herkes unu normal karşılıyor?

Hayvanlara değer veren ya da kötü davranmayan insanların sayısının bu kadar az olması beni üzüyor. Hakaret ederken bile hayvan deriz. Birkaç örnekten sonra bana hak vereceksiniz. İlk olarak heves edilip alınan sonra da sokağa bırakılan hayvanlardan bahsedeyim. Bir anlık hevesle ay ne kadar diye aldığınız ya da yazlığa giderken sadece yazın bakmak için alıp sonra da sokağa bırakılan hayvanlar var. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz aklım almıyor. Onlar sizin sadece hayatınızın bir parçası olabilir ama siz onların tüm hayatısınız. Size alışmadıklarını mı sanıyorsunuz ya da yeni doğan bir evcil hayvanın hep evde büyüyüp sonra da diğer sokak hayvanlarının arasına atılması çok korkunç. Kendini savunmayı bilmiyor diğer hayvanların arasında eziliyor, nereden yemek bulacağını bilmiyor kısacası o şartlar altında yaşamayı bilmiyor. 

Gelelim sokakta kötü davranılan hayvanlara. Arabayla çarpıp sonra arabaya bakanı mı istersiniz, yoldaki hayvanı tekmeleyeni mi ne arasanız var ülkemin güzel(!) insanlarında. Ben bunları yazmaya utanıyorum da siz nasıl yapmaya utanmıyorsunuz! Bu konudaki öfkemi kelimelere sığdıramıyorum. Bu yüzden de hayvanlar bana göre insanlardan daha insanlar. Öyle de olacaklar. Umarım bunu okuduktan sonra biraz daha duyarlı biraz daha gözünüz açık bakarsınız olanlara ve bana hak verirsiniz. 


Ayşe AKDENİZ

5 Haziran 2015 Cuma

Yunan Mitolojisi


Günümüzde çoğu insan mitolojiyle filmlerde ya da kitaplarda karşılaşıyor. Ama sadece kitaptaki fantastik karakterlerle anlatılan kısmını okudukları için mitolojinin ufacık bir kısmından haberdarlar. Mitolojinin sadece Zeus, Poseidon ve Hades’ten oluşmadığını bilmelerini isterim.

Yunan mitolojisi, Yunan tanrıları, tanrıçaları ve kahramanlarından oluşan sözlü edebiyatla yaratılmış ve yaygınlaşmış bir mitolojidir. Bu mitolojideki önemli bir kısmı oluşturan 12 Olimposlu’dan bahsetmek istiyorum. Bu 12 Olimposluyu Zeus, Poseidon, Hades, Hera, Hestia, Demeter, Athena, Apollo, Hermes, Artemis, Afrodit ve Dionysus oluşturur. Her tanrı ve tanrıçanın farklı görevleri vardır. Zeus en güçlü tanrı ve liderleridir. 
12 Oimposlunun dışında bir sürü tanrı ve tanrıça daha vardır. Örneğin benim en sevdiğim tanrıçalar Artemis ve Nyx’tir. Artemis avlanmayı ve vahşi doğayı temsil eder. Nyx “gece” demektir ve kaostan türemiştir, geceyi temsil eder. Tanrı ve tanrıçaların yanı sıra Titanlar da vardır. En sevdiğim iki titandan birisi Phoebe diğeri ise Kronos’tur. Kronos en güçlü titandır ve Zeus’un babasıdır. Phoebe ise gizem ve kehaneti temsil eder.

Helenizm bir dönem olarak bilinir ama aynı zamanda Yunan Mitolojisi dinidir. Yunan Mitolojisine inananlara Hellenistic denir. Bu inanışa göre dünya farklı bir şekilde Gaea ile oluştu.

Ayşe Akdeniz

yerler ve

 Zaman geçtikçe unutulur birçok şey. Hayat yaşanmışlıkları ve yaşanacakları silmeye devam eder. Verilen sözler de öyle olur bazen. Unutulur ve tekrar unutulur. Isteyin ya da istemeyin. Unutulur.

"Verdiğimiz sözler bile... solar... doğar... ve solar." 

  Ama yerler bizi uçsuz bucaksız boşluktan alıp götürür. Bize yaşanmışlıkları anlatır, gözümüzde canlandırır, o anı tekrar yaşatır ve o anı tekrar hissettirir. Bu yüzden kurtarıcımızdır yerler. Bize eski bizi hatırlatır, yaşanmışlıklardan ders almamızı ve mutlu olmamızı sağlar. Belki de üzmeyi ama olması gereken de budur. 

"Uzaklardan seslenir dururlar bize..." 
Anılarımızı canlı tutan o yerler.


Hakan SAVLI "Yerler", Gizli'den
Sözcükler Yayınları
2015 1.Baskı Istanbul

Süher Günaydın

Hakan Savlı, Yerler

...sırlar paylaştığımız veya
umutsuzluğa düştüğümüz her yeri
zaman siler, boşlukta dağılırlar.
Alkışlandığımız yerler unutulmazdır,
ama sadece bizim için
Bir zamanlar sevildiğimiz o yerler de yoktur.
Renge kalbini veren şey ışıktır çünkü.
Verdiğimiz sözle bile solar... doğar... ve solar.


İnsanın iletişim kurduğu, duygularını paylaştığı, çaresiz olduğu, mutsuz veya mutlu olduğu her yer zamanla unutulur. O yerler, o anlar zamanla hafızalardan silinir. Zamanla sıradanlaşır ve kaybolurlar. Fakat insanların, başarılarının, ödüllendirildiği, gururlandığı yerler unutulmazdır. Yalnızca o insan için. Zaman diğer insanların hafızasından o yerleri de siler, yerler zamanla sıradanlaşır ve kaybolurlar. Ya insanların verdiği sözler... Yok mudur söz verip, sözünü unutanlar? Zaman verilen sözleri de siler. Sözler sıradanlaşır ve kaybolurlar. Geçmişte sevildiğimiz, özlendiğimiz yerler de yok olur. O yerler de bizi unutur. 

Hakan SAVLI, “Yerler”, Gizli’den
Sözcükler Yayınları
2015 Mayıs 1. Baskı İstanbul

Beyza Yükseliş
LUNAPARK

‘’ gökte bir lunapark var’’ derdi sevgilim…
‘’küssüzlük’’
‘’taç yapraklarından bir çadır’’
‘’içinde
bir falcı’’
‘’elimde bir fincan yasemin çayı
öpme avcumdan bu saatte
yanında dur, ağlayabilir orman’’
*
Lunapark şiirinde redif ve uyağa yer verilmemiş. Serbest ölçüyle ve sade bir anlatımla yazılmış. Umut, hayal, sevgi konuları ele alınmış.

Lunapark şiirinde yer verilen kişinin dünyada çok mutlu olmadığını ama dünya için olmasa da hala umutlarının olduğunu düşünüyorum. Çünkü hayallerinden, umutlarından söz ediyor ‘’gökte bir lunapark var’’ derken. ‘’küssüzlük’’ mısrasında ise bu kişinin hayatındaki insanlarla sorunları olduğunu, çok iyi anlaşamadığını ve bu nedenle umutlarını hayal dünyasına sakladığını anlayabiliyorum. ‘’elimde bir fincan yasemin çayı öpme avcumdan bu saatte yanında dur, ağlayabilir orman’’ mısralarına bakarak da bu düşüncelere sahip olan kişinin bir süre de olsa yalnız kaldığını veya yalnız hissettiğini ve bu nedenle çok ağladığını düşünüyorum.

Sonuç olarak Lunapark şiirinden bu kişinin birçok zorluk yaşadığını, hayatındaki insanlarla anlaşamadığını, sorunları olduğunu, çok yalnız kaldığını ve bu nedenle çok üzüldüğünü ama her şeye rağmen hala hayallerinin ve umutlarının olduğunu çıkarıyorum.

Deniz Uçar

*Hakan Savlı, ‘’Lunapark’’ , Gizli’den
Sözcükler Yayınları
Mayıs 2015 İstanbul

4 Haziran 2015 Perşembe

KAHRAMAN KURBAĞA

"Kahramanlar, doğmadan önce
bizim gibidirler, sonra küçük bir jest
bir unutulmaz söz
onları söylencelerine bırakılır."
Kahramanlar da anne karnında bizim gibidir. Neredeyse hiçbir insan doğduğunda dünyayı kurtarmaz.
Bazıları büyüdükçe düşünceleriyle, davranışlarıyla bir farklılık yaratır. Bu farklılık diğer insanlardan biraz sivrilmelerini sağlar. Bazen ise bu sivrileşme ile sınırlı kalmaz. Öyle bir noktaya gelir ki söyledikleri bir söz, yaptıkları bir iş, içinde bulundukları bir olay bütün tarihin akışını değiştirir. Ya da diğer insanlar böyle düşünür.
                
                                                                                                               AYSEL DÖNE
 KAYNAKÇA:
Hakan SAVLI, Gizli'den "Kahraman Kurbağa", Sözcükler Yayınları, 2015 Mayıs, 1.Baskı, İstanbul.

Turuncu / Hakan Savlı

Evvel zaman içinde zenci bir kadın aşkı öğretmiş şaire, şakalar, oyunlar, öpücükler ve aşk ile.

“ Loş bir odada biraz şaka biraz oyun... Öpücükler
Ve biraz
Aşk la. ”

Aşk garip şeymiş, kimsenin duymadığı ve bilmediği bir müziği dinlemekmiş.

“ Onun kalbiyle uyanmayı
İskenderun yağmurlarını
İki yalnız insanın sevişmesini
Çingene çadırlarından tüten dumanı ”

Gençmiş şair, şiiri sözcükler sanmış. Sonra anlamış şairin bir yapboz ustası, parçaları birleştiren olduğunu.

“ Gençtim... Sözcüklerdi şiir
Oysa şair parçaları birleştirenmiş ”

İnsanoğlunun çevirdiği her türlü entrika: ayrılıklar, suçlar, suçsuzluklar... Hepsi yok olmaya mahkummuş, ki yok olmuşlar da zaten.

“ Uçsuzluklar, suçsuzluklar, ayrılıklar iç içe
Dalga dalga olmuş... Yokoluşa karışmış ”

Gençmiş, deneyimsizmiş, çaylakmış şair, her şey tekdüze görünürmüş. Her şeyin tek bir rengi varmış: turuncu.

“ Boşluklar, artıklar, ışıltılar turuncu ”

Aşk bitip, sevdiğin gidince duyamaz olurmuşsun o kimsenin bilmediği müziği, bir bakmışsın sen de kimse olmuşsun. Sessizliği anlamaya, anlamlandırmaya çalışırmışsın, kendi kendine binbir yol üreterek.

“ Sessizliği anlamanın binbir yolu var
Göğe uçup gitmişse sevdiğin
Bir ilk yaz akşamı denizkıyısında uyu ”

Aşk güzeldi, sen üşürken siyah tenli bir kadın ruhunu ısıtacak aşk şarkıları söylemiş, aşkı öğretmişti sana. Çünkü bir kadın kalbiyle soluk alır, kalbiyle yaşardı. Sen üşürken ve soluk almak için ısınmaya ihtiyaç duyarken, o soluk almak için sadece kalbine ihtiyaç duyar.

“ Çünkü bir kadın kalbiyle soluk alır... ”

Çünkü kadın kutsaldı, sende bıraktığı en ufak bir lekeyi bile Tanrı onaylardı: O, benim.

“ Çünkü bir kadının sana bıraktığı lekelere Tanrı

Parmakizlerini sessizce saçar ”

Çünkü kadın gittiğinde ve gölgesi sona erdiğinde başlarmış acı. Acı gittiğindeyse tek bir renk kalırmış: turuncu.

“Çünkü incecik kara bir kız kaybolduktan sonra yağmurun

İçinde dolaşan gölge oyunu

Ve acının ardından o gelir... Turuncu... ”

Her şey birbirine karışmışken ve hayat akışında devam ederken umudunu kaybetmemiş, çünkü kavuşmanın binlerce yolu varmış. Acı,buruk veya çılgınca. Umut tohumunu ekermiş aşk, çünkü çaresizlik sadece aşkla aşılırmış.

“ Kimi buruk, kimi toprak, kimi çılgınca
Çünkü çaresizlik aşkla aşılır... Sadece aşkla... ”

Nazlıcan Özkut

Hakan Savlı, “Turuncu”, Gizli’den
Sözcükler Yayınları, Mayıs 2015,İstanbul

3 Haziran 2015 Çarşamba

Yerler, Hakan Savlı

"Buluştuğumuz yerler mi? 
Yok eder oraları hayat, hayaller, yağmurlar. 
Sırlar paylaştığımız veya 
 umutsuzluğa düştüğümüz her yeri 
 zaman siler, boşlukta dağılırlar."

‘’Yerler’’ şiirinin yukarıda geçen dizelerinde yerlerin insanlar için farklı farklı anlamlar taşıdığı anlıyorum. İnsanların o yerlerde zaman geçirdiklerini, o yerlerde sevdiklerini o yerlerde duygulandıklarını ve bu yerlere anlam yüklediklerini ancak zamanın bu yerleri sileceği...

"Bir zamanlar sevildiğimiz yerler de yoktur. 
 Renge kalbini veren ışıktır çünkü."

Şiirin bu dizelerinde zarif bir benzetme kullanılmış. Şair insanı ışığa, yerleri de renge benzetmiş. Şair burada ışıksız rengin bir anlamı olmayacağı gibi yerlerin de insansız bir anlamı olmayacağını, yerlere anlamlarını insanların verdiğini anlatmış veya ben böyle anlıyorum.

"Verdiğimiz sözler bile… solar… doğar… ve solar. 
 En güzel rüzgar zamanla unutulur, 
 kar yağan köy meydanında bir deli, 
bir köpeğe sarılır. 
 Akordeon sesleri bile şafağa kadar."

Bu dizelerde sonu olan şeylerin sadece yerler ile bitmediği ve İnsanların duyduklarından, gördüklerinden, kokladıklarından, hissettiklerinden aldıkları zevklerin de sonlanacağı anlıyorum ben.
Peki ya siz?

Hakan Savlı 
Yerler-
Gizli
Sözcükler Yayınları

Erdem Topçu

MAYIS ŞİİRİ, Hakan Savlı

Bizler arasında farklar vardır.
Küçük farklar ama bizi biz yapan farklı bir yol seçmemizi sağlayan farklar. Bazen de tek bir fark vardır. Ne bize yol gösterir ne de bizi biz yapar bizi bambaşka biri yapar. Mucizeler hepimizin başına gelir. Önemli olan kucaklamaktır onları. Geçmişin acı dolu anlarını unutup mucizeleri kabullenmektir. 

Hakan Savlı, Gizli’den Mayıs Şiiri
Sözcükler Yayınları

İsmail Sayılıkan

2 Haziran 2015 Salı

Bir Şiir / Hakan Savlı

'Başka bir gölge uzak bir nehirde
suyun altında pırıltılarla buluşuyor
bir yüzük genç bir kadının
attığı tren penceresinden
oysa altın
daha ağır.. ve daha unutulmaz...
Peki, dibe çöken ne?'

Birisini terk edip -sevdiğin birisini- terkedip gitmek ...
O içi dolmaz ağır metin
ve heryerde aynı
aynı acı sözcükler.'

Bir kadının tren penceresinden attığı yüzükten bahsediliyor. Bana göre bu ayrılığın simgesi olarak alınmış ve buna bağlı olarak diğer dizede ayrılıktan bahsediliyor. Nehrin içine düşen de yüzük olarak değil, ayrılığın üzüntüsü olarak alınmış. Ayrılık acısı da altından daha ağır olarak görülmüş. Sevdiğin birisini terk etmek de her yerde onları hatırlatan sözcükler görmekle aktarılmış.

Hakan Savlı, 
'Lorem Ipsum' , 
Gizli'den, Sözcükler Yayınları. 
2015 Mayıs, 1.Baskı

Hande Akay